UYARI!!


Burada yer alan hikaye tamamen uydurulmuş olup, karşılıklı yazılmaktadır.

Yazarlar birbirlerinin yazdıklarından etkilenirler.

Yazarların kendileri de bu hikayenin nasıl sonlanacağını bilmemektedir.


Okumaya alttan başlayın ya da sayfaları takip edin.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Arkasında bir kütüphane vardı.Her rafta koca ve eski kitaplar.Raflar domino taşları gibi birbirleri üzerine Suzan'ın olduğu yere doğru düşüyorlardı.

Edmund seslendi:

-Ne yapacaksın?

Suzan üniversitedeyken harçlığını çıkarabilmek için yaz aylarında kütüphanede çalışırdı.Uzun süre alışamamıştı kitap kokusuna, yüksek raflara ve sonsuzluk gibi gelen sessizliğe.Arkadaşları tatil yaparken o çalışmak zorunda olduğu ve ailesi onu daha küçük bir çocukken bırakıp gittiği için her sabah lanet ederek uyanırdı güne.O günlerden biriydi sanki ve o günlerin karanlığı üzerine çökmek üzereydi.

Kaçmaya çalıştıkça hemen arkasında yeni bir raf daha oluşuyordu.Panikledi.

-Lütfen, bu ne biçim bir test, ölmek istemiyorum!

Edmund sakince:

-Ölmeyeceksin bunu sen de biliyorsun, sadece hayal et ve cesur ol.

Suzan, durdu.Raflar durdu.Gözünün önüne gelen görüntüte annesi vardı, elinde bir kitap.Okumayı ne kadar çok sevdiğini düşündü, aslında annesinin okuduklarını ne kadar çok sevdiğini.

Raflar yok oldu.Edmund seslendi yeniden:

-Her acı anı aslında başka güzel bir anıyla bağlantılıdır.Güzel olanları aklından hiç çıkarma ve bir sonrakinde biraz daha çabuk ol.

Suzan derin bir nefes aldı.Başını kaldırdı.Koca bir ağaç belirdi solunda ve dalında koca bir arı kovanı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder