UYARI!!


Burada yer alan hikaye tamamen uydurulmuş olup, karşılıklı yazılmaktadır.

Yazarlar birbirlerinin yazdıklarından etkilenirler.

Yazarların kendileri de bu hikayenin nasıl sonlanacağını bilmemektedir.


Okumaya alttan başlayın ya da sayfaları takip edin.

3 Eylül 2010 Cuma

Hayır, şimdi olmaz, diye inledi Suzan. Arılardan her zaman nefret etmişti. Ah aslında her zaman değil. Yalnızca 9 yaşındaki saflığıyla arı kovanını arılar için daha rahat bir yere taşımak isteyip arıların saldırısından sonra hastaneye kaldırıldığından beri... Zaten ne zaman güzel bir şeyler yapmak istese başına böyle can sıkıcı bir olay gelirdi.

Arıların korkutucu vızıltısı resmen beyninde zonkluyordu. Birşeyler yapmalıyım dedi kendi kendine. Kaçmalıyım belki de? Hızlı adımlarla ordan uzaklaşmaya başladı ama o sırada Edmund arıların kovanına taş atıp onları kızdırmıştı bile.

Suzan şaşkınlıkla bağırdı: "Neden yaptın bunu? Onları rahatsız etmemeliydin!"
Edmund gülümsedi ve "Hayatında her zaman senin işlerini bozmak, seni zor durumda bırakmak isteyen insanlar olabilir biliyorsun" dedi. "Biz de onun alıştırmasını yapıyoruz burada. Biraz önce söylediklerimi unutma ve kendine bir kurtuluş yolu bul."

Edmund ona her zorluğun bir güzel anıyla bağlantılı olabileceğini söylemişti. Suzan hatırlamaya çalıştı. Arılarla ilgili ne tür güzel bir anısı olabilirdi ki! Birden çok eskilerden bir arkadaşı geldi aklına. Kendisi gibi doğaya hayran ve doğanın işleyişini çözmeye çalışan küçük Dorrit. Onunla geçirdiği zamanlarda yemyeşil alanlarda dolaşır, yağmurun yağışını, çiçeklerin güzelliğini, arıların bu çiçeklerde nasıl dolaştığını izlerlerdi. Suzan arıların yavaş yavaş kaybolmaya başladığını gördü ama başka bir sorun vardı.

Bu Edmund ona dinlenmesi için zaman tanımayacak mıydı?!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder