UYARI!!


Burada yer alan hikaye tamamen uydurulmuş olup, karşılıklı yazılmaktadır.

Yazarlar birbirlerinin yazdıklarından etkilenirler.

Yazarların kendileri de bu hikayenin nasıl sonlanacağını bilmemektedir.


Okumaya alttan başlayın ya da sayfaları takip edin.

22 Eylül 2010 Çarşamba

-Suzan, o çukurun içinde ne arıyorsun? Suzan beni duyuyor musun?

Nancy artık endişelenmeye başlamıştı. Suzan yeni açılmış bir mezarın içinde duruyor, şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu. Üstü başı toprak içinde kalmıştı ve sanki birşeylerden korkuyor gibiydi.

Suzan birden kendine geldi ve ona endişeyle bakan Nancy'e elini uzattı.
-Beni burdan çıkarır mısın lütfen?
Nancy arkadaşını dışarı çekti ve bütün gün onu aradıklarını, toplantıdan neden öyle fırlayıp gittiğini anlamadıklarını, tüm arkadaşlarının çok endişeli olduğunu söyledi. Ne toplantısından bahsediyordu? Öğlen vakti olmalıydı ve Suzan saatlerdir hayal dünyası ve Edmund ile uğraşıyordu. Kendini akıl almaz olayların içinde bulmuştu. Toplantıya girdiğini falan hatırlamıyordu.
-Sanırım kafamı bir yere fena biçimde çarptım, dedi Suzan. Hiçbir şey hatırlamıyorum Nancy. Biraz dinlenebileceğimiz bir yere gidebilir miyiz?

Suzan tüm gördüklerinin rüya olup olamayacağını düşünmeye başladı. Ama o kadar gerçekti ki herşey... O kendisine benzeyen güzel kadın, tek bir düşüncesiyle hayal ettiklerinin gerçekleşmesi, mendebur Edmund...

Edmund...Nancy onu küçük bir parka getirmişti dinlenebilsin diye. Biraz dinlenip eve gitmeye karar verdiler. Suzan düşüncelere dalıp gitmişken birden salıncakta sallanan çocuğu gördü. Evet, evet Edmund'du bu çocuk.

-Sen şimdi görürsün, dedi Suzan ve koşup çocuğun yakasına yapıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder